Özellikle o iki kediye dikkat!

..
“Eğer aynı anda iki farklı insanmışsın gibi davranırsan; bir süre sonra, büründüğün karakterler birbirine çelme takar!” dedi ve ben o dakikadan sonra filmi seyretmeyi bıraktım. Hayır, şahane bir hayat dersi aldığım ve kalanına ihtiyaç duymadığım için değil; yapılacak çok daha önemli bir işim vardı.
Pekala.. Geçen kış aylarının birinde, sana maskeler ile ilgili –her zaman olduğu gibi- acayip etkileyici bir mektup yazmıştım. Bu film repliği de mektubumun üzerine çilek sosu dökmek gibi oldu. Ben sevdim bu cümleyi, sen de –bana kalırsa- dikkate al.
..
Gayet iyi bildiğin üzere, samimiyet, en hassas olduğum konudur. Böyle söyleyince, insanların aklına her nedense “Herkes iyi ve güler yüzlü olamaz ki…” gibi tuhaf bir savunma cümlesi geliyor. Oysa ben, safkan samimiyetten bahsediyorum: Kötü karakterli olabilirsin. Bencil ya da cimri.. Çok iyi kalpli, hatta inanılmaz yardımsever olman muhteşem olur. Fakat tüm bu saydıklarımın özünde samimiyet yoksa, bence “hiçbir şey” olamazsın ve esas sorun tam da burada başlar çünkü maalesef artık o gereksiz girdaba kapılmışsındır:
Örnek1: Esasında oldukça bencil bir insanın, -birtakım çıkarlar uğruna- fedakar görünmesini ama işi bitince, özüne dönmesini ele alalım. Hadi diyelim birkaç kere bu oyun işe yaradı, e hep mi böyle gidecek? Tabii ki hayır. Efsane repliğimizde de belirtildiği üzere, bir süre sonra bencil karakter, diğer karakterle kavgaya tutuşacak. Biri, diğerini devirecek. Eh haliyle de Örnek1’in gerçek yüzü ortaya çıkmış olacak. Hadi buyur, buradan yak! Şimdi Örnek1 kardeşimiz kime zarar vermiş oldu sence?
..
Tam da şu anda biraz mola verip, azıcık ağır takılmaya karar verdim. Şöyle ki karakterin; dünya üzerindeki hiçbir insan, iş, ortam ya da benzeri bir şeye göre şekil almamalı. Eğer bazı şeylerin törpülenmesi, değiştirilmesi ya da geliştirilmesi gerekiyorsa; bunların tamamı, huyların olmalı. Yani karakterinin minik parçalarından bahsediyorum. Küçük dokunuşlardan pek zarar gelmez, hatta tam tersine, hayatın daha da güzelleşebilir. Şunun gibi mesela; “Bundan sonra sinirliyken yalnız kalmaya çalışacağım. Sanırım bu, sorunlarımı çözmeme yardım edebilir…” ama şu değil “Esasında ben çok sinirli bir insanım ama en iyisi kendimi tutup etrafıma gülücükler yağdırayım. Hiç değilse beni psikopat gibi görmezler!”.
..
Nerede kalmıştık? Evet, örnek kardeşlere göz atıyorduk.
Örnek2: Özünde çok yumuşak kalpli bir insanın, kalp kırmamak için herkese/her şeye “evet” demesini inceleyelim şimdi de… Bizim pofuduk kardeşimiz herkesin, her dediğini onaylasın. Kimseye itiraz edemesin, olur mu? E dünyadaki herkes de yumuşak kalpli insanımıza layık olmayacağına göre -tahmin ettiğin üzere- eleman bir süre sonra yorulacak. Haliyle bu kardeşimizin, hayır demeyi öğrenmesi gerekmez mi? Kendini savunmak için sert mizaçlı/kolayca reddeden insan rolüne girmesine gerek bile yok; biraz törpü, biraz tavır değişikliği oldukça iyi ve yeterli olacak bence.
Sanırım beni çok iyi tanıyor olmanın verdiği rahatlıkla, artık mektuplarımı istediğim yerde bitirebiliyorum. Tahmin edersin ki Türk kahvemi içmeli ve FBI’ın kafasını karıştıracak düzeydeki analiz ve iletişim yeteneğimi, insanlığın hizmetine sunmaya gitmeliyim. Bu arada, az kalsın söylemeyi unutuyordum. Geçenlerde yeni bir şey keşfettim. Kahvenin yanında pofuduk şekerlerden -markasını sen tahmin etmelisin-, tüketebilirsin. Tabii ki o paketi marketten satın almak yerine, son derece değerli bir çift elden alman da şahane olur; denemende fayda var.
Pekala… Son günlerde gökyüzü resmen çıldırdı, lütfen, daha dikkatli yaşa. Bu sıralarda kendine çok daha iyi bakmalısın; hasta olmanı kesinlikle istemem. Ayrıca kuş sürüsü geçerken dilek tutmayı ve kedileri sevmeyi de unutma.
Şimdilik bu kadar yeter.
Yine görüşelim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir