Adaletsizliğe, sömürüye, kirliliğe…

Daha yakından baktım: Ortalarda dolaşan bir canavar, kötülükle dolmuş korkunç yüzler, siyah bulutlar göreceğimi sanmıştım ama sadece bir şey gördüm: Kendimi!

Giysi dolabım neredeyse patlamak üzereydi. Buzdolabım öyle doluydu ki soğuk hava akımı sağlanamıyordu. Ayakkabılarımı ortadan kaldırmak için evimin kilerini işgal etmiştim. Arkadaşlarımla buluşmak için organizasyon yaparken ilk düşündüğüm şey, mekanın “pahalı, seçkin, lüks” olması gerektiğiydi çünkü ne kadar çok para harcarsam, o kadar prestijli olacaktım. Ha! Bu arada, işe gitmek için asla toplu taşımayı kullanmıyordum. Kendi otomobilim vardı ve egzozundan çıkan kara dumanlar eşliğinde -gerekirse üç saatte- ama mutlu bir şekilde yolculuk ediyordum.

Burnum hep havadaydı -öyle olması gerekiyordu-. Hem zaten etrafa baktığımda; herkes üzgün, sinirli, endişeli görünüyordu. Kimseye selam verme zahmetinde bulunmuyordum. Kimsenin; arkadaşlarımın, karşı komşumun, apartman görevlisinin nasıl olduğu umrumda değildi. Çevremdekilere ne kadar soğuk ve mesafeli davranırsam, prestijim o kadar artacaktı. Tam da bu sebepten bir hayat felsefesine gönül verdim:

“Ezilme, ez!”

Bana benzemeyen herkesi hor gördüm. Mesela… Sarışınlar zeki olamazdı. Kızıllar kesinlikle “aykırı” insanlardı. Siyah saçlılar “eh işte”ydi.

İnsanları hor gördükçe onlardan tiksindim. Bu sürecin de havalı bir ismi vardı: “Ötekileştirme”. Tüm bunları geçmiş zaman kalıbında anlatmamdan dolayı, lütfen, artık değiştiğimi düşünme. Sürecimi başarıyla tamamladım ve bir üst basamağa çıktım:

Çok şükür artık insanlık denilen gereksiz, saçma, yorucu olgudan tamamen sıyrıldım. İnsani duygularımın hepsini törpüledim. Buna paralel olarak görüntüm de değişti. Artık şu Japon robotlarına benziyorum. Mimikleri olmayan, hisleri körelmiş bir robot…

Çok şükür, benim gibi milyarlarcası var. Geçen hafta sonu, şehrimin en seçkin, en pahalı mekanında pazar kahvaltısı yaparken bir yandan da gazete okuyordum. Orada bir cümle dikkatimi çekti, dakikalarca güldüm:

“İnsanların yüreğinde sevgi yeşermedikçe; yeryüzündeki adaletsizliği,

sömürüyü, kirliliği ortadan kaldırmaya, hatta azaltmaya olanak yoktur.”

Hayatımda böyle saçma ve komik bir şey duymadım…

Pekala, ben arkadaşlarımla buluşacağım. Son haftaların bir değerlendirmesini yapmam lazım: Kim daha fazla gönderi paylaşmış, kimin gönderileri daha çok beğenilmiş vb çok önemli konularda rapor çıkarmalıyım.

Sen de orada boş durma! Lütfen, bir dahaki görüşmemize kadar mümkün olduğunca tüket, tüket, tüket. Maddi-manevi her şeyi tüket.

Şimdilik bu kadar yeter.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir